OSMANLI TUĞRASININ SIRRI
OSMANLI TUĞRASININ SIRRI
Arma kimliği anlatan, bir işarettir. Resimler, harfler ve şekillerden oluşur. Bir devleti, hanedanı ya da şehri anlatır. Devletlerin insanları tarafından benimsenen armaları vardır.

1- Tuğranın etrafındaki güneş motifi, padişahın güneşe benzetilmesinden ileri gelir
2- II. Abdülhamit’in tuğrası
3- Sorguçlu serpuş: Osman gaziyi ve tahtı temsil eder
4- Yeşil Hilafet sancağı
5- Süngülü tüfek: Nizam-ı Ceditle birlikte Osmanlı ordusunun asıl silahı olmuştur
6- Çift taraflı teber
7- Toplu tabanca
8- Terazi: şeşper ve asaya asılıdır, adaleti temsil eder.
9- (Üstte) Kuran-ı Kerim. (Altta) Kanunnameler.
10- Nışan-ı al-i imtiyaz: Devlet adına faydalı işlerde bulunmuş ilim adamları, idareci ve askerlere veriliyordu.
11- Nışan-ı Osmani: Sultan Abdülaziz Han tarafından 1862′de ihdas edilmiş olup, devlet hizmetinde üstün başarı sağlayanlara verilirdi.
12- Asa ve şeşper
13- Çapa, Osmanlı denizciliğini temsil eder.
14- Bereket boynuzu
15- Nışan-ı iftihar
16- Yay
17- Mecidi nişanı
18- Borazan, modern mızıka takımının kullandığı çalgı aletidir
19- Şefkat nışanı, 1878′de II. Abdülhamit Han tarafından ihdas edilmiş olup; savaş zamanında, büyük afetlerde devlete, millete hizmet eden kadınlara verilirdi.
20- Top gülleleri (Bazı armalarda bulunmuyor.)
21- Kılıç
22- Top, topçu ocaklarını temsil eder.
23- El siperlikli tören kılıcı: bu kılıç klasik Türk kılıcı olmayıp, o devirdeki subaylar tarafından kullanılırdı.
24- Mızrak.
25- Çift taraflı teber, orduda üst düzey görevliler tarafından üstünlük sembolü olarak kullanılmıştır.
26- Tek taraflı teber (balta)
27- Bayrak
28- Osmanlı sancağı
29- Mızrak: Son dönem mızraklı süvari alaylarını remzeder
30- Kalkan, Ortasında stilize edilmiş bir güneş motifi var. 12 yıldız: Rivayete göre bu 12 yıldız 12 burcu temsil eder…
Piri Reis Haritasi
Piri Reis, Ahmet Muhiddin Piri, Ahmet ibn-i el-Haç Mehmet El Karamani (d. 1465-70, Gelibolu - ö. 1554, Kahire), Osmanlı denizcisi. Amerika'yı gösteren Dünya haritaları ve Kitab-ı Bahriye adlı denizcilik kitabıyla tanınmıştır.
Osmanlı denizcileri, 15. Yüzyılda Amerika'nın doğu kıyılarında bulunan "Büyük Türk Takımadaları"nın ilk kâşifidir. Piri Reis, dünyanın ilk denizcilik kılavuzu niteliğindeki Kitab-ı Bahriye'sinde, Amerika'nın Osmanlılar tarafından resmen keşfinin, Kolomb'tan 29 yıl önce "Antilya" ismiyle gerçekleştirildiğini belirtir.
Çok daha ilginci, Tarihçi Esat Efendi, "Hulasâ-i Ahvâl-i Tunus ve Garp" kitabında, Barbaros'un Kanunî'ye yazdığı mektupta, Amerika'nın fethedilmesi için padişahtan müsaade istediğini yazmıştır. Kanuni bunu Sadrazam İbrahim Paşa'ya sormuş; o da "ülkemize çok uzak olduğundan vazgeçilmesini" talep etmiştir. Bunun üzerine Kanuni Amerika'ya bir sefer düzenlenmesine sıcak bakmamıştır.
Osmanlı, Amerika'yı ya fethetseydi? Hayali ve hatırası bile cihana değer değil mi?
Öte yandan Kristof Kolomb, seyahat için Sultan II. Beyazıd'dan yardım istemiş; fakat Osmanlılar, yolu ve kıtayı bildikleri için iltifat etmemiştir. Kolomb, Osmanlı'dan istediğini elde edemese de, Kemal Reis'in hizmetindeki tecrübeli denizcilerin ve İspanya'da esir olan Türk tayfaların kılavuzluğundan faydalanmıştır. Mesela, dinini gizlediği Rodrigo, en güvenilir akıl hocası olmuştur.


1. Osman Gazi Bey
2. Sultân Orhan Gazi
3. Sultân I. Murâd
4. Yıldırım Bâyezid
5. I. Mehmed Çelebi
6. Sultân II. Murâd
7.Fâtih Sultân Mehmed
8.Sultân II. Bâyezid
9. Yavuz Sultân Selim
10. Kanuni Sultân Süleyman
11. II. Selim (Sarı Selim)
12. Sultan III. Murâd
13. Sultan III. Mehmed
14. Sultan I. Ahmed
15. Sultan I. Mustafa
16. Genç Osman (Hâile-i Osmaniye)
17. Sultan IV. Murâd
18. Sultan I. İbrahim
19. Sultan IV. Mehmed
20. Sultan II. Süleyman
21. Sultan II. Ahmed
22. Sultan II. Mustafa
23. Sultan III. Ahmed
24. Sultan I. Mahmûd
25. Sultan III. Osman
26. Sultan III. Mustafa
27. Sultan I. Abdülhamid
28. Sultan III. Selim
29. Sultan IV. Mustafa
30. Sultan II. Mahmûd
31. Sultan I. Abdülmecid
32. Sultân Abdülaziz
33. Sultan V. Murad
34. Sultan II. Abdülhamid Han
35. Sultan V. Mehmed Reşâd
36. Sultan VI. Mehmed Vahîdüddin
Ulubatli Hasan..istanbul surlarına ilk bayrağı diken mübarek şehid
29 Mayıs 1453 günü Konstantiniyye önlerindeki İslâm ordusunda büyük bir hazırlık göze çarpıyordu. İslâm askerleri sabah namazından önce en temiz elbiselerini giymişler, birbirleriyle helalleşmişler, cemaatle namazı kıldıktan sonra ordudaki yerlerini almışlardı. Kâinatın Efendisinin müjdelediği “Mesud askerler”den olmak ve Cenab-ı Hakkın huzuruna şehid olarak gitmek için yanıp tutuşuyorlardı. Hele içlerinden birisi vardı ki, heyecandan yerinde duramıyordu. Bir gün önceden komutanlarına yalvarmış en ön saflarda vuruşan birlikte yer almak için çok dil dökmüştü.
Ulubatlı Hasan adlı bu yiğit Bursa Karacabey’deki Ulubat gölünün kuzeybatı kıyısının yakınında bulunan Ulubat köyünde dünyaya gelmişti. Yiğitler yiğidiydi. At yarışlarında, ok atmada, güreşte birinciydi. Daha sırtını yere getiren çıkmamıştı. Öyle ki çoğu defa iki kişiyle birden güreşir, ikisini de yenerdi. Ulubatlı Hasan’ın gönlü Allah için cihad etme aşkıyla yanıp kavrulmaktaydı “İla’yi kelimetullah” uğruna can vermek en büyük emeliydi.
Büyük hücum’un yapılacağı gün en ön safta vuruşacağı için çocuklar gibi seviniyordu. Otuz tane gözüpek yeniçeri seçmişti. Hep birlikte aynı noktaya hücum edeceklerdi.
Nihayet beklenilen an gelip çatmıştı. Mehter “hücum” havası çalınca Ulubatlı Hasan ve arkadaşları “Allah Allah” sesleriyle ileri atılmışlardı. Ulubatlı’nın bir elinde sancak, diğer elinde kalkan vardı. Sura dayanan merdivenlerden süratle tırmanıyordu. Atılan oklara, taşlara, üzerlerine dökülen kızgın yağlara kalkanını siper ediyordu. Nihayet surların üzerine varmayı başarmıştı. O anda kalkanını fırlatıp atmış, uzun palasını çekmiş, arslanlar gibi vuruşmaya başlamıştı. Önüne çıkan düşman askerlerine vuruyor, vuruyordu. Yahya Kemal’in tasvir ettiği gibiydi manzara. Şöyle demektedir şair:
Vur pençe-i Alî’deki şemşîr aşkına
Gülbangi asmanı tutan pir aşkına
Ey leşker-i müfettihü’l-ebvâb vur bugün
Feth-î mübîni zâmin o tebşir aşkına
Vur deyr-i küfrün üstüne rekz-î hilâl içün
Gelmiş bu şehsüvâr-ı cihangir aşkına
Düşsün çelengi Rûm’un eğilsün ser-î Firenk
Vur Türk’ü gönderen yed-i takdir aşkına
Son savletinle vur ki açılsın bu sûrlar
Fecr-i hücum içindeki Tekbîr aşkına
Ulubatlı’nın şimşek gibi çakan kılıcından ürken düşman askerleri uzaktan ok yağdırmaya başlamışlardı. Oklar peş peşe Hasan’ın vücuduna saplanıyordu. Ayakta duramayacağını anlayan Ulubatlı sancağı Topkapı’daki surlann üzerine dikivermişti. Sancağın surların üzerinde dalgalandığını gören askerler coşmuştu. Tekbir getirerek büyük bir gayretle surlara hücum ediyorlardı. Ulubatlı Hasan da vücudunun oklarla delik deşik olmasına rağmen yaralı ars-lan gibi sancağın yanına düşman askerlerini yaklaştırmıyordu. Nihayet diğer arkadaşlan yanına gelmiş, Hasan’ın etrafına halka olmuşlardı. Sancağın artık emin ellerde olduğunu gören Hasan yüzünde mes’ud
bir tebessümle ruhunu Rahman’a teslim etmişti. Kendisiyle birlikte surlara tırmanan arkadaşlarından 18′i de şehid olmuş, kalan 12’si sancağı düşürmemişti.
Çok genç yaşta şehitlik rütbesini kazanan Ulubatlı Hasan’ın vücuduna 27 ok saplanmıştı. Arkadaşlan bu okları çıkardılar ve bu mübarek şehidi Fatih’in huzuruna götürdüler. Fatih, İslâmın bu bahadır evladına dua ettikten sonra şöyle demiştir: “Ulubatlı Hasan’ım! Ne kadar şanlısın. Eğer sultan olmasaydım, Ulubatlı Hasan olmak isterdim!”
OSMANLI ARMASI


Yeniceri Resimler







Osmanlı Marşları - Mehter Marşı